21 Kasım 2010 Pazar

ölüm üzerine

yaşamakla ölmek arasında gidip geldiğin şu dünyada yani ; duasız ezanla ezansız dua arasında olan hayatının gerçekliğini sorgula.peki bu yazıyı okuduktan sonra ölürsen?

bunun garantisi yok.yani ölmeyi düşünmüyosun-düşünmüyoruz. hiç birimizin aklından geçmiyor çünkü bilinçaltın-yaşama iç güdün buna izin vermez.rüyasında ölen insan çok nadirdir.tam ölecekken uyanırsın.biliçaltın-hayatta kalma içgüdün seni rüyanda dahi öldürmez ama dedim ya peki bu yazıdan sonra ölürsen ?

ne olabilir yani ölsen ne olucak? inançlıysan seni bir kabir azabı bekliyor. daha sonra imanının büyüklüğüne gerekliliklerini yerine getirip getirmemene göre yargılanacaksın ve ya sonsuz huzur ya sonsuz acıya mahkum olacaksın.karar senin.

ama inançsızsan ne olacak? yani öldün ya bu yazıdan sonra?ne olmasını bekliyorsun ki..sen yoksun renk yok karanlık bile yok boşluk bile yok.bilincin yok.basit aslında olduğun şey: doğmadan önce ne oluyorsa ona dönüyorsun.öldüğünde öldüğünün farkında olur mu insan? yada 1-2 dakika düşünsene eğer ki tüm dünya inançsız olsa o zaman insanlar ölümü bir son olarak kabul edecek.dünyadaki cahil insanları düşündüğünde de kesinlikle yaşanmaz bir yer olacak nerede doğarsan doğ.çünkü insan hayvanlaşacak.barınmak için üremek için doymak için yaşayacak.günü kurtarma derdinde.her türlü hile ve düzenbazlık kısaca erdemsizlik meşru olacak.işte bu yüzden kişi inansa da inanmasada şu bir gerçektir ki "günümüz için din %99 gereklidir" ölüm korkusu ve bilinmezlik insanı dine yönlendirir ki bu da gayet doğal bir şeydir.

burda insanların neden inandıklarını yada neden inanmadıklarını, inananların cici inanmayanların kaka olduğunu yada tam tersini savunmuyoruz.burda hiç bir şeyi savunmuyoruz.kabul ettirme çabamda yok.sadece bil istiyorum: bu budur. 2x2=4 ise bu budur.

ölmeyi istemem.sende istemezsin ama ikinizden biri ölsün deseler ben senin ölmeni isterim.her kim olursan ol.sende beni istersin tabiiki.bu kişioğlunun doğasında vardır. peki insan kendi doğasına ne zaman karşı gelir? ne zaman ölüme doğru yürür? tabiiki savaşta.peki bu nasıl bir savaştır.bu 2 türlü savaştır biri mermilerle tankla geçmişte mızrakla kalkanla yapılan.diğer savaş ise gözle gönülle sesle dokunmayla yapılan.

mermiyle yapılan savaş iyidir.ölme oranın yüksektir.ölürsen kurtulursun.ister inançlı öl ister inançsız 2 durumda da kahramansındır.savaştan sağ çıkarsan eğer işte o zaman kendi kendini öldürürsün..

diğeri daha farklıdır.ölüm sana 2 yeşil göz olarak gelir.beyaz tenlidir.sesi yumuşaktır.seni kollarına alır içine çeker.nefesin kesilir her görüşünde.o seni yavaşça öldürür.fark etmezsin.son safhaya gelince yaklaşık 200 kişi önünde "ölmeyi kabul ediyor musun?" sorusuna " EVEET!" diye bağırırsın.insanlar alkışlar.cesaretini alkışlar.son safhaya gelebilmeni.ama sen bilirsin ki son safhada bile kalbin delik deşiktir.yamanı yamalamışsındır.gariptir..hepsine aynı sözleri söylemişsindir.vicdanın gözlerini kapatır.sen konuşursun.söylesene bir insan kaç kere sevebilir? mesela 3 ayda 1 kişiye seni seviyorum desen yılda 4 kişi yapar.18 yaşında desen ilk 28ine kadar 40 kişiye seni seviyorum dersin.40ını da aynı sevebilir misin?o zaman sende yalancısın.her ne kadar burnun uzamasada seninde kalbin tahtadan.kandırma kendini.çok iyi biliyorsun ki o senin geleceğin değil.olmadı ve olmayacak.o zaman niye uğraşıyorsun ki ? 10 dakikalık zevk için bir kalbi yamalı bırakmaya değer mi?

ölüm seni ya da beni bu yazı bitince yanına alabilir.çünkü gerçek olan o'dur.hep vardı hep de var olacak.ama unutma hiç birşey seni bir çift göz kadar ağır ve acımasız öldüremez.o yüzden korkma.ne olursa olsun sonuçta bir kez ölmüşsün ikincisinin ne önemi var?