16 Ağustos 2011 Salı

seni sana anlattığım

s
a
n
a
seni
anlattığım son cümleler
çocukluğunun etkisi ve sevdim sanmaların
sevdim sanmaların derin bir kuyu
dipsiz değil sonu var
sonu
bu.

seni sana anlattığım son cümleler
gariptir sen hiç konuşamazken bana ve
susarken sebepsiz yere
gariptir sonra ilgi bekler
kadın
gariptir.

hüzün yok bu kez içimde
ve üzülmüyorumda hep derdim ya
sen bilmezsin beni ki
ben dahi anlayamam gariptir
sonra çocuklukların ve hep sorumlu benim
dilin özre varmaz
gariptir.

seni sana anlattığım son cümleler
sana değişen beni hediye edemem
hak etmeyene hakettiği gibi
davranmalı kişi
gariptir
bunu bir ben beceremedim
keşke dediğin kadar kötü olsam

seni sana anlatmamalıyım artık ama
son cümleler idare et
ne olduğu belirsiz
ne olduğun belirsiz
ve olmayan resimlerin içinde bir gülüş
ve dokunamayan iki beden
gerek yok böyle şeylere çünkü hayat
sakallarım kadar uzun değil.

görmediğin bir ben var beni
yaşamadığın ve bir daha yaşayamayacağın belki de kim bilir
beni yolda görsen tanımazsın
sen havva olsan ben adem
bana yine başkasını anlatırsın.

seni sana anlattığım son cümle
ki sen beni hiç anlamadın o yüzden tüm bunlar
biraz büyümen mi gerek bilemiyorum
eğer ki görseydin
satırlarım aşk
ritmi idi
seni sana anlattığım son
c
ü
m
l
e
.
.
.
.

12 Ağustos 2011 Cuma

farklılık olsaydı

donuyla oturdu. aklından sigara içmek geçti yine. sonra vazgeçti. bırakıp bırakıp başlıyordu. oysa ki istikrarı severdi. kendisini daima istikrarlı bir kişi olarak tanımlardı. tabii ara sıra yaptığı kaçamakların bunu deldiği de olmuştu. seviyordu duruşunu. aslında daha da derindi. yaşadığının farkında değildi. biraz olsun hareket olmalıydı hayatında biraz olsun istediği gibi yaşamalıydı. olmazlar yapamazsınlar paran mı var lar sürekli başının tepesinde dönen akbaba gibi her fırsatta onun git gide öldüğünü hatırlatıyordu.farklı bişeyler yapmalıydı. elinden gelenin en iyisi olmalıydı. ama ne olursa. mesela ayakkabı boyayabilirdi. geçenlerde eve sabaha karşı 3.30'da girmeden önce gördüğü travestiyle muhabbet etme isteği gibi. ne kaybedebilirdi ki. sadece sigarasından uzatacak ve konuşacaktı. ilgisi yoktu travestilere. daha doğrusu genel olarak pipililere. ama sadece muhabbet etmek ne bileyim konuşmak falan. pis konuşmakta değil belki felsefe yapmak. evet. neden olmasın? belki yaptıkları felsefe dünya tarihine geçecek? kim bilebilir ki... zaten travesti olduktan sonra yaptığın işin okuduğun okulun geldiğin yerin inandığın dinin önemi yok. eğer ki şahıs travestiyse doktor olsa da o işi yapmak zorunda. sistem onu buna iter. çünkü insanlar kadın görünümündeki erkeklere vücutlarını açmaya çekinirler. travesti hakimler tarafından yargılanmak istemezler ve bir travestinin kendilerini yönetmesine karşı çıkarlar söylemek bile saçmalıktır.sonra da ben hayata bacak arasından bakmıyorum derler. komiktir. sadece travestiler için değil tüm ahlak kurallarını kendilerine yönlendiren insanlara bunu yaparlar.

örneğin bunları konuşmak. sadece konuşmak ama. yada bir fahişeye kazandığının 2 katını verip sadece muhabbet etmek. ona birey olduğunu hissettirmek. metadan öte olduğunu ve ruhu olduğunun bilincine vardırmak. bir fahişenin torbalaşmış gözlerini sana çevirip az da olsa parlatması. ya da kağıt toplayan adamların. yada hippilerin. yada tinercilerin. midyecilerin. değnekçilerin. sinyalcilerin. dilek tavşancılarının. toplumda sınıfı olmayanların. anarşiyi yaşanların. hayatı yaşayanların. o yeraltını içlerine sindirmiş olan insanların gözlerindeki ufacık parıltı. öyle mi mutlu olmalı. sanırım öyle mutlu olacak. yada o öyle sanıyor. çünkü onlar diğerlerinden ayrılar. diğerleri umurlarında değil. paranın olması onları bu duruma yöneltmiş. eğer bir gün parayı da umursamazlarsa o zaman dünyada onlardan daha mutlu başka insanlar olmayacak.çünkü para insanı kendine bağlayan onu kalın zincirlerle hapseden bir olgu. bir duruş. bir kadının dudaklarının parıltısı gibi ama o parıltının rujdan kaynaklı olduğunun görülememesi..


hayatında farklılıklar olmalıydı. belki çok uzayan sakallarını kesmeliydi. saçlarına karışan sakallarını kesip saçlarını yeşile boyatmalıydı. anarşi yeşili. joker yeşili. sakalları 3 gün sonra uzayacak. o miskinlikten onları 3 ay daha kesmeyecek ve sonra yine eski hali ve boyası akacak. zaten seyrek çıkan saçları yıpranacak ve daha niceleri niceleri. gerek yok.

hayatında farklılıklar olmalı. örneğin sevgilisi olmamalı.

hayatında farklılıklar olmalı. sebepsiz yere kafayı çekmeli.

hayatında farklılıklar olmalı. bir kapı sesiyle tüm geçmişi bitirebilmeli

çünkü hayatında farklılıklar olmalı çünkü her günü aynı çünkü ayın kaçı bilmiyor çünkü saatin önemi yok çünkü günleri birbirine karıştı çünkü sevdiği kadın hem onunla hem değil çünkü öyle olması gerekiyor çünkü kadın öyle söylüyor çünkü hayat kabak tadı veriyor çünkü turkcellden nefret ediyor çünkü herşey bitsin ne olacaksa olsun diyemiyor çünkü hayatında hep bir açıklama gereksinimi duyuyor çünkü hayatını hep "çünkü"ler doldurmuş sanki çok gerekliymiş gibi...


bir farklılık olmalı ama ne...