25 Ekim 2011 Salı

bir felsefe alayım, şişede olsun

selam moda delisi. merhaba marks ve sipensırın sapkını.

ben maddiyatı reddeden ve senin bildiğin markstan farklı marksları bilen kişi.

senin 200 liraya açtırdığın ve kafa olamadığın alkolü ben 20 liraya olabiliyorum.ve şimdi soruyorum: hangimiz salak?

paran varsa daha çok olmalıdır.
daha çok varsa 2 ye katlamalısın
sonra 4 e katlanmalı

daha fazla çalışmalısın aptal işinde daha çok para kazanmak için ve daha çok para kazanmalısın aptal işinle daha çok para kazanabilmek için.

şehir hayatının soktuğu stres bir yana piyasaların emlak ve borsa durumu doların çıkışı benzinin artışı ve envai çeşit parasal durum senin hayatına yön verirken benimki çok basit:

içimden geleni yapmaya çalışmak.

ben o gün yağmurda köpek gibi ıslandığım için pişman değilim.
ayakkabımda balık yüzebilirdi rahatlıkla
defterlerim yaşlı bir kadın gibi buruş buruştu
çoraplarım ayağıma yapışmış soğuktan burnum düşmüştü ama ben yine de mutluydum çünkü artık daha fazla ıslanamazdım.

daha ne kadar ıslanabilirdim ki?

olay şu:

deli gibi yağmur bastırmıştır birden ve ayağında spor ayakkabısı ceketi üzerinden çıkarmadığı gömleği ve pantolonuyla kişi yoğun sel sularına mağruz kalmıştır.
bulunduğu yer ile yurdunun arası yürüme mesafesiyle 25-30 dakika kadardır.

yürümeye başlar yürüdükçe ıslanır ıslandıkça yürür ve bu döngü devam eder.
yürürken etrafında yağmurdan sığınmak için dükkanların yağmurluklarının altına giren insanları görür ve karşılıklı gülüşürler.

- salağa bak sudan çıkmış balığa dönmüş ne biçim ıslanmışta hala yolda yürüyo
oysa ki benim düşüncem bunun tam zıttıydı

yağmur beni özgürleştirmişti !

özgürdüm artık.
ayağımdaki spor ayakkabısıyla su dolu çukurlara rahatça girebiliyordum.
daha ne kadar ıslanabilirsin?
kapşonumu çıkarttım
daha ne kadar ıslanabilirsin?
yağmur beni ne kadar hapsedebilirdi o bekledikleri yere.

tam 3 saat aralıksız yağdı.

ve onlarda benim kadar ıslandılar ama aradaki fark, onlar yaşadıkları yere gittiklerinde ben çoktan üstümü değiştirmiş kurulanmış nescafe ve sigara eşliğinde kitap okumaktaydım.

onlar titremekte ve beklemekteydiler.

benim hiçbir şeyim yoktu. kaybedecek hiçbir şeyim olmadığından mutluydum
özgürdüm.

rolex saatim bozulur mu diye düşünmedim
makyajım akar diye düşünmedim
saçımın fönü kaçtı diye düşünmedim
kalvin kılayn donum ıslandı diye düşünmedim
ag botlarım çamur oldu diye düşünmedim
ve benzeri hiçbir şeyi düşünmedim.

çünkü bunları kullanmam. çünkü sağlığa zararlı olan asıl bunlar. madde !

daha güzel bir ev. daha iyi bir araba. daha çok eş.

peki neden? 10 odalı evinin 1 odasında kalıyorsan

10 araban olsada 1'ine binebiliyorsan

hareminde olsa bir kadınla ilişkiye girebiliyorsan

daha iyisini neden isteyesin ? sana zaten doğanın sunduğu budur. ihtiyacın olan kadarıdır.eğer ihtiyacın olana sahipsen ve onun dışında fazladan bir gereksiz malzemen yoksa mutlu olursun.

önemli olan bu felsefi görüşle hareket edip mutluluğu nerde arayacağımızı bilmek.

dolabımda 10 tane A marka gömlek var şeytan ülkesinden ithal. M marka pantolon ve K marka donlarımı cehennemin dibinden getirttim halamlara. toplam 521 lidya parası yapıyor. senin sülaleni satın alır oğluuuummm...

benimse 4 gömleğim 4 pantolonum 4 tişörtüm vardır. şimdi soru

4 gömlek 4 tişört 4 pantolonu olan yazar bunları kaç farklı şekilde küçümseyenlerin götüne sokabilir?

güzel görünmek ve bunu istemek harika bir şey. ama bunun sınırlarını bilmeden yaşamak onun kadar berbat olsa gerek.


hamurdan ve çamurdan olan kadınlar ve erkekler biliyorum ne kadar güzel gözüksede bir yağmurda yıkılan

taştan ve tahtadanolan kadınlar ve erkekler biliyorum.
ne olursa olsun öylece duran

yağmurda ıslanmanız dileğiyle

23 Ekim 2011 Pazar

kara sinek ve bakış açısı

merhaba
ben yazarın gerginliğiyim
ben onun kadınları anlayışının verdiği rahatsızlığım onun gerginliğiyim

bir erkeğin bariz asılması ve yavşamasının gözüne sokulmasının gösterdiği agresiflik şu an adım.

centilmen olurlar efendi olurlar onları mutlu ettiklerinde ama ben odun olurum

yinede

benimle yatarlar.

çünkü öyledir. onlar iyi çocuktur onlarla derleşip benimle yatarlar. bu her zaman böyle oldu. çünkü ben onlara istediklerini vermem.çünkü dumandan halkalar gibi gelip geçici olduklarını bilirim

yani

benim istediğim varlık henüz görmediğim
ve en güzel çocuk
daha ondan olmamış olan çocuğum.

bir de şu var ki
kendilerini güzel sanıyorlar

hani güzel olsan bile ben seninle iki kelime konuşamazken ve seninle yalnızken en güzel muhabbetin susmaksa bana göre ki bu da bir noktada gerçek

sen istersen brezilya güzeli ol istersen uranüsten gel ister anüsten

benim için hala kendini güzel sanmaktasın

erkek budalası aptal varlık. her kadının içinde olan ezilmekten zevk alma olgusu

ilk çağlarda yüzlerini boyayan savaşçılar gibi bin bir çeşit suratla karşına gelip ağlamalarından sonra akan

siyah gözyaşları aslında boyadan değildir

sahteliktendir.

sahtedir göz yaşları. ve bu göz yaşlarına yada bu yapay üzülmelere tav olan erkekler ki ben onlara kadınlardan daha aptal erkekler diyorum, onlar buna köle olabilecek zihniyetteki erkeklerdir

yık tabularını !

kadına gidiyorsan kırbacını alacaksın !

kontrol altında tutacaksın ona istediğin gibi davranmak istiyorsan öncelikle

istediğin gibi davranacaksın kendini kasmadan
gayet rahat


çünkü yalanlardan kurulu dünyaları ve hayatlarına kaç erkeğin girdiğini bilmemesini geçtim
içlerine kaç erkeğin girdiğini bilmeyen kadınlar var.

mide bulantısı

ölü kara sinek.

yakalaması zevkli aslında o kara sineği onunla oynaması kanatlarını koparması zevkli

can çekişişini görmek ve bunu birfiil izlemek bacaklarını koparmak zevkli hareket edememesini sağlamak

öldükten sonra sana olan etkisi mide bulantısı olur ve başka canlılara besin kaynağı olur

O ERKEKLER O KADAR APTALLARDIR Kİ BU KARA SİNEKLERİN DUDAKLARINA DEĞMİŞ OLAN ONLARCA DUDAĞA RAĞMEN VE BİR BAŞKASINA DA SÖYLEDİKLERİ ONLARCA SÖZE RAĞMEN ONLARIN EL DEĞEN DUDAKLARINDAN KENDİLERİNE DAİR SÖZCÜKLER BEKLERLER.

senden hoşlanıyorum
sende farklı bişey var ve bunu tarif edemiyorum
sen kimseye benzemiyorsun

yazar dışından eyvallah der ama içinden

hasiktir.

sinirim klavyenin tuşlarının çıkardığı takırtıdan çıkacaksa eğer ben bunu sabaha kadar uzatabilirim

çünkü kadın sistem gibidir. eğer görmezden gelirsen oyunlarını seni yer bitirir ve sen farkında bile olmazsın oysa ki

gözünü açıpta sistemin içine girersen ve sistemi içinden bitirmeye çalışırsan o zaman efendi sen olursun senin istediğin olur tabii bu da bir süre sonra can sıkıcı olur ve başka sistemlere yönebilirsin.

artık big boss olmuşsundur

onların deyimiyle:

odun !

aptal romantizmi reddettiğim için -şimdilik- ve bunu gelecekteki eşime sakladığım için -umarım öyle biri vardır- bana odun diyorlar ki hayır

ben sana çiçek almam
ben sana bi bok alırım o da farklı olur

yemediğin başka bok kalmasın diye...

18 Ekim 2011 Salı

ne yapmışım ben


geriye dönüp baktığında insan pişmanlığın en közlüsünü yaşayabiliyor bazen. keşkeler yakana sarılmışken geçmiş bacaklarına dolanmışken insan pişmanlığın en soğuğunu yaşayabiliyor bazen.

bizler pişman olmak için varolan yokluklarız.

aslında benim felsefemdir : pişman olacağım bir şey yapmam. çünkü pişman olacağım şeyi "o an" yapmam gerekliydi "o an " o gerekliydi demek ki o yüzden yaptım.

bu sefer ki farklı.

"bu sefer ki farklı" sözünü aşk için kullandığımda kendimi tekrar ettiğimi fark ettim ancak,

pişmanlık işin içine girince sanırım durumlar değişiyor.

üzülüyorum mu acaba yada pişmanlık falan böyle bir şey mi?
insanın her gün içmesini sağlayan
kafandan atamadığın
belki sadece kafandan da değil
bişeyler içini dışını
içine dışına
kafana gözüne
sözüne özüne
.....

tehlike seziyorum kendimde ben bu değildim diye acaba dedikleri gibi insanın en uzak noktası sırtı mıdır?
ben beni ne kadar tanıyorum yada tanıdığımı zannediyorum
ben bu muyum yani beni seven insanı üzecek kadar
dengesiz
şerefsiz
bok
itin evladı
?

hangisini yakıştırırsan yakıştır ama bazen insan karşısındakinin mutluluğu için çekilmeli kenara eğer ona zarar veriyorsa

Afife Jale'nin eşini kendinden uzaklaştırması gibi.

hani aramak istersin de elin gidince telefona
hata verir beynin
sonra mesaj gelince belki de o dur ! dersin
bakarsın olması gerekendir ama o değildir

her zaman beklediğimiz olması gereken olmayabiliyor-muş...

şimdi geri dönüp soruyorum kendime
ben ne bok yedim diye
pişman mıyım? belki de ilk defa evet
evet eveeet eveeeeeeeeeeet !
nikah masasında olsa keşke bu evetler ama ne yazıkki durum bizi buraya getirmekte. yada biz ne ya komik olmamalıyım biz yada sen artık siz ki hatta o. en azından kişi zamiriniz var ben adımın geçmediğine yemin edebilecekken buna sevinebilen bir manyağım işte
neden?
mutlu ol diye
saf seni.

zamanın ellerine bırakmak için bile çok geç
yok ağlamıyorum sigara dumanı kaçtı sadece

benim için noktan var sevindim adına
senin için üç noktam var sonu gelmemiş cümle yarım kalan şiir
söylenmemiş söz
tutulmamış söz
yada bir kalbin küçücük bir parçası

...


merhaba ben afife jale

gülüşsüz bir bakış

şimdi anlamadığım bir kaç şey var: son perde
bizler şarkıda dendiği gibi değiliz
doğarken ağladık eyvallah
bu sadece yıllar sürecek bir filmin
küçücük bir biletiydi
hoşgeldiniz !

son olmayacak son olmayacak
son
olmamalı belkide ağlamak büyütüyor insanı
ben
bir kadını çok sevdim görmeden
geçen rüyama girdi görmediğim yüzü
ben berduşlara ağlarken
merhaba . . . . . bu sen misin diyesim geldi
gözlerim mavi olmasada.

mutlu olursun umarım beni
görmek istemediğini bildiğim halde
umarsızca ummaktan başka yapacağım
bir şey varsa
e daha ne denir hala
sana şiirler yazıyorsam?

git istiyorum kafamdan bahar
gibi git istiyorum
izin hiç belli olmasın
git istiyorum kafamdan !
topal sevdalar yaratırdım sana
gözlerim mavi olmasada

yaparım bilirsin ama her şey
istemekle olmuyor ne yazıkki
bunu en iyi eski biz bilebilir.

1 Ekim 2011 Cumartesi

içimden geldi desem

bir kadının dudaklarına bağımlı erkekler tanıyorum. beyinleri olmayan erkekler.eskiden bendim kimi zaman sen olmuşsundur.belki de hala..
bir kadının dudaklarına bağımlı erkekler, onun 2 kelimesi için yerlere düşen erkekler iyi de kardeşim, ne gerek var.. ?
sana en sarışın hayallerden ve ruhlardan bahsedemem.sana en sarışın kadının katkısını en esmer ruhların aldığını en kumral bakışlardan en kızıl sözlere kadar kardeşim! ne gerek var...
2 kelimeye köpek olacaksan benim iki kelimemi teklif ediyorum:
1) siktir
2) git
bir sigaranın filtresi kadar değerli olandan ne beklemektesin bilemem ki onlardan daha aptal varlık olmuşsan
kibar olacağım diye kendini kasıyorsan
ki sen babanın parasıyla ısmarlıyorsan bir şeyler
yada bir bakışıyla mutlu oluyorsan
dünyanın en güzel ve en yoğun hissedilen ama asla farkına varılamayan o en garip olgu içinde yeşeriyor demektir:
mallık.
malsın kardeşim (.)
ne yatağa atmak umrumda ne bana bakışlarındaki değişim ne gülüşü umrumda ne mutlu olması.
neden bu kadar emin konuşuyorum? asla isteyipte elde edemediğim olmadı.
tek hücreliler daha karmaşık canlılar.daha önce de dediğim gibi kadınlar umrumda değil
obje olarak bakamıyorum
insan olarak bakamıyorum
aşıkta olamıyorum
olmakta istemiyorum sanırım
şimdi deliler gibi aşık olduğun kadını düşün ve onun
sıçtığını hayal et
alaturka tuvalette kıçından bizon gibi bok çıkarken
hala seviyorsan koş ve evlen onunla
daha önce anlattığım kadınsal oyunlardan falan bahsedemiyeceğim eğer bir gün
beni anlayan bir kadın çıkarsa ki ben pek sanmıyorum ama ihtimaller arasında vardır elbette
ben ne yapacağımı bilemeden sadece koşan bir köpek gibi belki de sonunun nereye gideceğini bilmeden virgülü dahi olmayan cümle gibi sonunu nasıl getireceğimi bilmesemde işte ben bir gün aşık olursam eğer sonu yok bunun daha da okuma bence çünkü ne diyeceğimi bilemediğim gibi ne olacağını da bilemiyorum desem yeridir ve ben bir gün aşık olu
bu aptal yazıyı güzel bir şiirle tamamlamak istedim
ah muhsin ünlü sen anlardın beni aslında
ama birde dinim olsaydı yahu
soğukta bedenlenen titremeler gördüm ben
yada bir kadının yanında
bedenlenen aşklar gördüm
eğer aşık olursam bak buraya yazıyorum
ah muhsin ünlü dinim olur mu dersin?