selam moda delisi. merhaba marks ve sipensırın sapkını.
ben maddiyatı reddeden ve senin bildiğin markstan farklı marksları bilen kişi.
senin 200 liraya açtırdığın ve kafa olamadığın alkolü ben 20 liraya olabiliyorum.ve şimdi soruyorum: hangimiz salak?
paran varsa daha çok olmalıdır.
daha çok varsa 2 ye katlamalısın
sonra 4 e katlanmalı
daha fazla çalışmalısın aptal işinde daha çok para kazanmak için ve daha çok para kazanmalısın aptal işinle daha çok para kazanabilmek için.
şehir hayatının soktuğu stres bir yana piyasaların emlak ve borsa durumu doların çıkışı benzinin artışı ve envai çeşit parasal durum senin hayatına yön verirken benimki çok basit:
içimden geleni yapmaya çalışmak.
ben o gün yağmurda köpek gibi ıslandığım için pişman değilim.
ayakkabımda balık yüzebilirdi rahatlıkla
defterlerim yaşlı bir kadın gibi buruş buruştu
çoraplarım ayağıma yapışmış soğuktan burnum düşmüştü ama ben yine de mutluydum çünkü artık daha fazla ıslanamazdım.
daha ne kadar ıslanabilirdim ki?
olay şu:
deli gibi yağmur bastırmıştır birden ve ayağında spor ayakkabısı ceketi üzerinden çıkarmadığı gömleği ve pantolonuyla kişi yoğun sel sularına mağruz kalmıştır.
bulunduğu yer ile yurdunun arası yürüme mesafesiyle 25-30 dakika kadardır.
yürümeye başlar yürüdükçe ıslanır ıslandıkça yürür ve bu döngü devam eder.
yürürken etrafında yağmurdan sığınmak için dükkanların yağmurluklarının altına giren insanları görür ve karşılıklı gülüşürler.
- salağa bak sudan çıkmış balığa dönmüş ne biçim ıslanmışta hala yolda yürüyo
oysa ki benim düşüncem bunun tam zıttıydı
yağmur beni özgürleştirmişti !
özgürdüm artık.
ayağımdaki spor ayakkabısıyla su dolu çukurlara rahatça girebiliyordum.
daha ne kadar ıslanabilirsin?
kapşonumu çıkarttım
daha ne kadar ıslanabilirsin?
yağmur beni ne kadar hapsedebilirdi o bekledikleri yere.
tam 3 saat aralıksız yağdı.
ve onlarda benim kadar ıslandılar ama aradaki fark, onlar yaşadıkları yere gittiklerinde ben çoktan üstümü değiştirmiş kurulanmış nescafe ve sigara eşliğinde kitap okumaktaydım.
onlar titremekte ve beklemekteydiler.
benim hiçbir şeyim yoktu. kaybedecek hiçbir şeyim olmadığından mutluydum
özgürdüm.
rolex saatim bozulur mu diye düşünmedim
makyajım akar diye düşünmedim
saçımın fönü kaçtı diye düşünmedim
kalvin kılayn donum ıslandı diye düşünmedim
ag botlarım çamur oldu diye düşünmedim
ve benzeri hiçbir şeyi düşünmedim.
çünkü bunları kullanmam. çünkü sağlığa zararlı olan asıl bunlar. madde !
daha güzel bir ev. daha iyi bir araba. daha çok eş.
peki neden? 10 odalı evinin 1 odasında kalıyorsan
10 araban olsada 1'ine binebiliyorsan
hareminde olsa bir kadınla ilişkiye girebiliyorsan
daha iyisini neden isteyesin ? sana zaten doğanın sunduğu budur. ihtiyacın olan kadarıdır.eğer ihtiyacın olana sahipsen ve onun dışında fazladan bir gereksiz malzemen yoksa mutlu olursun.
önemli olan bu felsefi görüşle hareket edip mutluluğu nerde arayacağımızı bilmek.
dolabımda 10 tane A marka gömlek var şeytan ülkesinden ithal. M marka pantolon ve K marka donlarımı cehennemin dibinden getirttim halamlara. toplam 521 lidya parası yapıyor. senin sülaleni satın alır oğluuuummm...
benimse 4 gömleğim 4 pantolonum 4 tişörtüm vardır. şimdi soru
4 gömlek 4 tişört 4 pantolonu olan yazar bunları kaç farklı şekilde küçümseyenlerin götüne sokabilir?
güzel görünmek ve bunu istemek harika bir şey. ama bunun sınırlarını bilmeden yaşamak onun kadar berbat olsa gerek.
hamurdan ve çamurdan olan kadınlar ve erkekler biliyorum ne kadar güzel gözüksede bir yağmurda yıkılan
taştan ve tahtadanolan kadınlar ve erkekler biliyorum.
ne olursa olsun öylece duran
yağmurda ıslanmanız dileğiyle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder