30 Aralık 2011 Cuma

milenyum çağındayız ve

kızım akşam ne giyicem partiye yaaaa...
offf çok fena kopucaaz yinee sağlam giyin muratlarda geliyomuş

-milenyum çağındayız ve küresel ısınma son 10 yılın en büyük artışını yaptı.

kanka sibelde geliyomuş lan konuşurlarken duydum
hasiktir oğlum kesin straplezde giyer o şimdi
aynen kanka fileliyi de çeker mi lan
çekmezse çektirtiriz kankaaaa

-milenyum çağındayız ve kadına şiddet her yıl daha da artıyor

melis yaa kırmızı elbisemi mi giysem acaba yarınki parti için
giy bebeğim yaa bak altına da son aldığımız siyah çizmelerini giy.

-milenyum çağındayız ve afrikada hala açlık var.

oğlum 8 bira 3 vodka sek içerim lan var mısın
içemezsen benim içkiler senden o zaman
tamam kanka ayıpsın konuşurum pederle zaten para dert değil

-milenyum çağındayız ve pedofilinin önüne geçilemiyor

seliiiinn murat poz çalıyoooooo!!!

-milenyum çağındayız ve vicdani red yasal değil.


10!

-milenyum çağındayız ve bebek ölümlerinin önüne geçilemiyor


9!


-milenyum çağındayız ve dizilerle beynimiz uyuşturuluyor


8!

-milenyum çağındayız ve hala eğitim - öğretim sorunu var


7!


- milenyum çağındayız ve insanlar, hayvanların soyunu tüketiyor.


6!


- milenyum çağındayız ve hükümet hepimizi soyuyor.


5!


- milenyum çağındayız ve insanlar daha da bağnaz

4!
-milenyum çağındayız ve kimse kendinden başkasını düşünmüyor
3!
-milenyum çağındayız ve dünya kapitalizmle yönetiliyor
2!- emperyalizm her yerde !
1!- dünya devletleri birbirine girmeyi bekliyor!



-HOŞGELDİN YENİ YIIIIILLLL ! HOŞ GELDİN 2012 ! !

29 Aralık 2011 Perşembe

yani bizlerde sizlerden olmasak

sanrılar gör kanına fazlasıyla aldığın dhc seni en ütopik fikirlerden alice'in diyarına götürsün.

sanrılar gör.

tavşanla poker oyna 3 robotla okeye dördüncü ara
kalemtraşla seks yap.

tanrılar kör.

zeus mithra isis jesus ve envai çeşit her tanrı.

manyak ol mesela elinde bi fenerle çık sokağa

insan ara biraz. adam ara biraz

yıllar sonra senin manyaklığın kimileri tarafından ermişlerin hareketi olarak

bilinecek.

aşık falan ol sonra da bi zahmet kavuşama

sonra hepsini al, koy bi tarafına

biz sizden olmasak olur

siz bizi görürseniz olmaz.

24 Aralık 2011 Cumartesi

delilermiştir belkide

sayende,
serbest kalp atışlarım poligonda
vur beni vur beni vur beni
dadadadamdan düşer benim gibi
o yüzden kimse olamaz benim gibi
acıdadahil mutluluk-da

sayende,
uyuyabiliyorum bu güzel bir şey
hoşgelemedin henüz bu güzel bir ne ?
koş! gelmedin henüz bu düzen bir ev
ben bahçede yatıyorum sen hamakta kal

yani kışın üşürüz ama
bana sarıl ne olur sarıl titriyorum
bugün güzel bir gün fakat
kargayla uyandım haberin var mı?
ama argoyla hala kardeşim.

çünkü küfretmek seni seven birine
sevap kazandırır mesela bi başka dinde
çünkü parçalamak boğazını onun dişlerimle
söylesene papatyalar sarı mı beyaz mı ?

bir varmış bir yokmuş
deli ile ermiş delilermiş
aynı kümede aynı iki eleman bulunmamalı.

18 Aralık 2011 Pazar

teşekkürler

hayat arabımın saçıysa
ancak öyle güzel oluyor çünkü
ancak o zaman anlamlı
hayatına soktuğunun
hayatına sokasım var, hayatım.
teşekkürler, izninle

17 Aralık 2011 Cumartesi

kırmızı başlıklı şiir

pişmanlık nasıl bir duygu anne?
can acıtmak nasıl bir acizlik?
yada ne bileyim yüreğinin atmaması
ölüler ağlar mı anne?

yada sen söyle kadın
pişmanlık nasıl bir ızdırap
ve kalmadı biliyor musun
kafamı vuracağım başka duvar.

şimdi soğuk bir kış gecesi
şimdi içimi seninle ısıtmak varken
şimdi adın şarap olmuş
oysa eskiden dudaklarındı

içim oyulduğu için içip dağıtmak içimi acıtmaz
içini oyduğum için içip ağlaman...
yada boşver
bu hepsinden daha farklı bir acı

13 Aralık 2011 Salı

dadada

her şeye karşıyım aslında
beni zincirleyen yada
buna çalışan
kafiye diyebiliriz bu açılışa
olabilir düzeni cümle
devlet belki din
belki ırk belki
politika, türkçesi
çokyüzlülük belki
aile olabilir ama olmayabilirde
belki kültür belki
coğrafya
okula karşıyım mesela
tek düze olan her şeye
sansüre karşıyım noktaların rengine
uzayıp gider bilesin

bir sana karşı gelemiyorum ya
kafama tüküreyim kafama

11 Aralık 2011 Pazar

gazel kadın

kadınlar bulut gibi
ağlasa da kendi ıslanmıyor

kadınlar bahar havası gibi
bir açıp bir kapatıyor

kadınlar libero gibi
herkese pas veriyor

kadınlar ilk okul çocuğu gibi
var ama vermem diyor

ve kadınlar ilk okul çocuğu gibi
var ama evde diyor

kadınlar rüzgar gibi
yüzünü okşamadığı yok

ve kadınlar rüzgar gibi
tek bana mı ulan zaatüre ?

kadınlar din gibi
düşünceden bihaber

kadınlar öğretmen gibi
bir not için yalvartıyor

kadınlar depresyon gibi
içine girince dışarıyı unutuyorsun

kadınlar enfeksiyon gibi
yayılırsa parçanı koparıyor

6 Aralık 2011 Salı

sorular işaretli

yolunu yordamını bilmem ben
kurbanın olayım bana da söyle
öyle nasıl bak
ar bir insan

işaretlidir benim sorularım.

mutluysan uçarsındır

dizin dizime değince farkettim
kardiyoloji beni bekler
gözlerine bakmak intihar sanırım
izninle hoşçakal diyesim var
tüm acılara ve yenilerine merhaba

uçtuğumu hissediyorum ve sen hariç
hiç bir kadın kafam kadar güzel değil.
hatırlattığın için teşekkür ederim
söylesene bulutlar böyle güzel miydi?

içinde kaybet beni
bakışarak sevişelim
yeter o kadarı inan

4 Aralık 2011 Pazar

neye fayda

kaldırım üşür mü dersin
deysen iyi çalış pekiyisi zordur?
güneş dediğin onyüzbin foton

seni seven herkesten nefret ediyorum

şarap dökülü sayfalarda edebiyat iç
sonra bana bırak ne olacaksa olsun
genesis olur sana girişsem

salomé de gitti, şimdi ağlayabilir miyim?

1 yanlış 4 doğru götürür aşkta
şimdi hesaplayamam matematiğim zayıf
somalide gül olsan neye fayda?

çok fazla aç var yerler aman diyim

hani bisküvin çaya düşer de üzülürsün
hani yapbozun ortası kayıp
ilanı versen neye fayda

ben olduğum yerdeyim
gel sende üzülürsün.

çünkü kimse bakamaz ben gibi sana
demiştim hatırla ki bu yalan değil.
sana yemin etsem neye fayda

seni seven herkesten daha fazla gül.

bunu okusan neye fayda
üflesem zen ustası olurum mu?

bugün oldu adım farz-ı misal

kanseri kokla hücrelerin dağılsın
ya ölüm annemden daha güzelse.
hayat sağlığa zararlı yoksa ölmezdik
bugün adım alkol ve her kötülüğün anasını...

adım: bugün. masal gibi
gece 12den sonra ben yokum.
neden hala olduğuma şaşarken
tanrının saati bozulmuş söyle ahmet abiye götürsün
2 lira falan selamımla.

bak bilemedim ne denir ki
şiir yazdım ve delirdim
bugün her şey buraya kadar
varoş arabası gibi "sebebimsin"

şaraplı kadınlarla kadınsız şaraplar arasında çok fark ödenir

parfüm soluyorum genzime fıskiye
gerekli biraz daha şehvet için lanet okuyorum
egsoz soluyorum boğazıma itfaiye
şehir bence çok kötü bişey ama önce kadınlar ve çocuklar.

çoğu kadının toynakları var yahu
bu nasıl iş bir de süslemiş güzel diye gezer
barbar kavimlerde savaşçılar yüzlerini boyarmış
şimdi makyaj diyorlar vay anasını...

yıl olmuş bilmem kaç hala ağlayan çocuklar var
iyi de
kenyada da var
ırakta da var
bence en çok karabağda.

belki o kadınların matemidir mi
yüzlerini boyaması?
yahut pahalı şarap içip
ucuza soyunması...?
recaizadeden beri adam olmaya çalışır
bu millet
aziz nesinden beri zeki.

sevmiyorum-düşmanıyım.
hayat filminde şaban olsaydım
farklı olurdu elbet.

1 Aralık 2011 Perşembe

acı

acıyı tarif et bana ve
beni yaşa biraz.
beni tarif et bana ve
acı yaşa biraz.
belki de çok gelir
acı bu, yaşa, biraz.

dehşetten bahsedeyim sana
tanımadığın insanların annelerine sövmekten
alkolle ağlamaktan bahsedeyim sana
alkolsüz ağlamaya alternatif olarak.
55 gün oldu bugün
öldüm öldüm öldüm
isa mı dirilir sadece bilemiyorum...
söylediğimde şaştığım küfürleri o ite
sövdüm sövdüm sövdüm.

tabii seni ilgilendiren durum yok burda
bu tamamen benimle ilgili lütfen karışma.
sana acıdan bahsedeyim biraz daha
birine her gün şiir yazdıran

25 Kasım 2011 Cuma

pavese gibi

umrunda olmadığımı görünce
umrumda olmayacağını mı sandın?
-sansan iyi olur
ölüler hissetmez.

pavese gibi eyleme ihtiyacım var
sonra aynı ruh benden bir başkasına geçecek
umarım çocuğuna bulaşır.
pavese gibi eyleme ihtiyacım var !
otel arıyorum var mı tanıdığın?

20 Kasım 2011 Pazar

günaydın melek

günaydın melek,
adınla başlarım güne,
bilirsin.
günaydın melek,
saçma bulup bana gülebilirsin.
günaydın melek,
hiç bir amacım yok inan ki
istersen dinlemeden bile hemen silebilirsin
uyanmak nasip olmadı yanında
günaydın melek !
telefonun ucundadır bizde günaydınlar hep
belki bi gün
bi gün olur gelirsin de yanıma
ancak o zaman düşer işte elimden şu meret

tanımadığım insanlara küfürler var dilimde ve
sarılmaları yetiyor kalp atışım konu filmlere
sonra yanımdasın küçük bi buse falan
yine hayal miydin ha?
ramak kaldı delirmeme..
dilime perçinlenmiş keşkeler var
hepsi aynı hepsi eşkenarlar!
geçken anlar aptal kafam!
kavga eder, dino der
bitince aşkım falan
görmek ister ya işte orda başlar daral

günaydın melek,
isterdim ki başlardan al
tekrar döndür bitmesin
biz olmalıyız aşkta kalan!
kıskanırım işte dayanamam da ne bileyim
sinir katsayımda artar birden senin yanına yaklaşana !

sen hep varsın ama nedense elde yok kalır
tüm sorunlar sendeyken bi de üstüne çocukluklarım
fark edince söyleyemem burukluk kalır
bir anlık gülümsemen işte sonu kurtarır

gözlerine resimlerde bakmak kadar zor değil ölüm
ölüm de son değil ki senin gitmen kadar
benim elde kalan sıfır,
alıştım boşver beni
sen duymasanda her sabah bıkmadan günaydın derim
bi sessizlik olur sen bi iğne ben bi terzi
böyle olmamalı
niye?
var bu işte terslik..

hani tenin o kokmaz ya
hani o an bitersin..

seni seviyorum
bundan sanane
tamamen sebepsiz...

yapabilir

bilmiyorum ne dediğini bir
fransızca şarkı çalıyor melodisi hoş
bilirsin pek sevmem kendilerini
keşke sende beni öpebilseydin
şarkı gibi döndüp dönüp...
şimdi bıraksam bir ışık demetine kendimi
saniyede üçyüzbinle girsem gözlerine
sen olduğunu bilerek girsem odaklaşsam beyninde
bunun için illa ölmek mi gerek?

çok sevmekten yapılan hatalar
rotasız bir kayık düşün ne fark eder
titanic bile batmadı mı ?
küçüktü ya yeterdi bize-ikimize yerimiz olaydı
ne malum olmadığı gerçi
seni bilmem
benden eminim.

ya ne denir sana?
hak ettiğimi yaşatıyorsun
vallahi nobellik acı çekiyorum
yalom yazacak beni
sonra yıldızlar sarhoşken
ben bir ışık demetine binip geleceğim
gözlerine.
illa ölmem gerekse bile.

senin gelme ihtimalin eşittir
tanrının olma ihtimali.
umudumu attım işkencem bana kaldı.
seni düşlemekle yetiniyorum
kahve gözlerinden
orta şekerli aşk bekliyorum.

halkamdan sigaralar sonra
her harfin için bir tane.
sana söyleyeceklerim için
daha farklı dumanlarım var
bunu merak etme.

ne yaptın sen bana
ben bana
ben bize
hepimize
ve şimdi hangimize?

yapabilirsen
aşık olmayı dene şimdi başka birine

16 Kasım 2011 Çarşamba

gel de küfretme

sarıyorum sarıyorum sarıyorum
en baştan sonra bir daha bir daha
en baştan
arapların çarşafları temiz olmaz
gerçekten bak bu yalan değil
yarısı dolmuş bir kova
seni bana getirir

sonra ağzımdan çıkar en saf halin
sonra burnumdan çıkar en saf halin
sonra gözlerimden çıkar en saf yaren
sonra bir bakmışsın dhc seninle dolaşır
yoksa nasıl sevişir insan
bir resimle yahut iki resimle
duman altı olan ciğerlerde ben
yediyi ararken senin yediğin
her halttan da bihaberken
sonra kendimi buluyorum
barmen bir tane daha bira derken
günlüğünü sevsinler güldüğümü göremezler
yıllığım orda dururken asırlık birikir hüzünler
üzülmem eğer ki yanakların gözlerindeyse
yer çekimine yenik düştüm, hepsi benim yüzümden

emel dada şiirlerimin içinde gör bunu
geber dada şiirlerimin içinde kör kuyum
ri-mel daha la içinde, sol sende kalsın
ki-m el dahi uzatırsa benden gayrı o da ben gibi yansın.
filmel dadandım, hafızama, kuvvet ver

gözlerime dehşet serp, gel de yaradana küfretme?!

13 Kasım 2011 Pazar

sahip II

hatırla en güzel gününü birlikte geçirdiğiniz. birbirini seven insanların birlikte vakit geçirmeleri için - birlikte- olmaları yada - birlikte olmaları- gerekmeyebilir. iki kalp aynı anda atıyorsa zaten o kişiler birliktedir.

bazen doğru söyler insan. seni hiç bırakmayacağım dediğimde ben, bu seni maddi olarak bırakmayacağım anlamında gelmeyebilir.
bu arada çıkan doğrular, şu an şu vakitte bişeyler yazmanızı sağlayabilir.

seni hep seveceğim derken bu sevgi seninle sevgili anlamında süregelen bir sevgi olacak demek olmayabilir.

seni hep seveceğim. belki arabesk bir bakış olabilir ama kızınıza yada oğlunuza verdiğiniz isimle de olabilir. onu hep seversiniz. küçüğün gözlerinde onu görürsünüz. elinizi tutuşu küçücük parmaklarıyla içinizde volkanları patlatır.

önce beyaz cüce olursunuz
belki süper nova

sonra kara delik
tüm her şeyi çekersiniz içinize.

onu hep seviyorsunuzdur. hiç bırakmamışsınızdır. zaten her bir hücresini ezberlediğinizde yüzünün yada bir noktada takılıp kalıyorsanız ve oradan sadece ışık geçiyorsa

ve sesi yüreğinizde duyuyorsanız yaptığınız en kötü şey bile olsa yada yaptığı bir duygu vahşeti dahi içeriyorsa

ve siz buna rağmen o sesi hala önce kulağınızda duyuyorsanız

bir alo olabilir belki
isminiz olabilir o ses
özledim dir belki
belki küçük bir kahkaha
ufak bir agresiflik
yada öf! tür belki
allah belanı versin olabilir
yalancı olabilir
aşkım olabilir

burdan rica ediyorum okuyan kimse sevdiğine eşşek demesin.(buna sonra değinirim)
onun dışında her şey olabilir.

eğer ki kulağından kalbine iniyorsa bu ses ve orada birleşip seni yaşatıyorsa

onsuz yaşayamıyorsun demektir. belki de hayatında ilk doğrun budur.

o kadar yanlışın üzerine
ki yaptıklarının tamamen yanlış olduğunu it gibi biliyorsan
zaten pişman olacağını bilmene rağmen yaptıysan
ve belki de seni çok yanlış bir döneminde tanıdıysa

ya artık daha mutluysa?

öyle olması en güzeli.

öyle ister sahip. size sahiptir. siz ona değil. siz onunsunuzdur. tanrısal bir acizlik duygusu tüm benliğinizi kaplar. bu size dehşet verici gelir kimi zaman.

kimi zaman yazı yazdırabilir.

çünkü sizde ona sahipsinizdir. dünyada varlığınız bile şüpheliyken ve var olduğunuzu kabul edip yaşıyorken, elinizde var olan bir şey vardır. çift taraflı.

bazen iki ucu da boklu.

ilişki denebilir buna. aradaki aşk denebilir belli bir ölçüde.

bazen diyorum iyi ki bitti sahip sen bir zombiyi öpmeyecek kadar asilsin.
bazen diyorum iyi ki bitti sahip sen bir deliyi görmeyecek kadar naziksin.
bazen diyorum niye bitti sahip sen seni senden çok düşüneni göremeyecek kadar körsün.
bazen diyorum ki sahip, bize kattığın onca değerden sonra yaptığım benim düşüncesizliğim.
ve bazen diyorum ki sahip, eğer benden kurtulursan bu senen ve sonraki 50 yılın daha güzel geçecek.

inan bana böyle olacak sahip.
bana azatlık verdin. sen bendesin ve bu böyle de gidecek gibi.

sensiz ölüyor

maneviyatım taşıyor sende
iyi ki doğdun!
gözlerim kadar yaşlı mısın?
sanarlar ki ağlamam
kronik
sırıtışlarım var.
sen hiç ağlamanın ertesi gülme krizine
girmedin mi?
beni teğet geçmez, delip geçer.

anılarınla yaşıyorum bak
"bensiz oluyor" demiştin ya
sesli harflerine koyacağın noktayı
bana koydun.
anılarınla yatıyorum
başkasıyla değil.

seni bensiz bırakmak için yaptım
daha mutlu ol diye
ben kendimi mumla yaktım
şimdi ne kabuğum kaldı...
senin gözünde kitin kokusu

ben bu boku yedim ya
daha mutlu ol da
şu şiirlere değsin

ben acımadan yakarken sigaramı
sen hala ciğerimdesin !

hey !

namusları cinayete kurban
giden kadınlar tanıyorum
asker beklerken sevişen
kadınlar.
bir araba için,
ve biraz da popülerite
o arabaların altına yatan
kadınlar tanıyorum

şiddetlerinden koca gören
kadınlar tanıyorum
asabilikten kaybeden
çatılarını mora boyayan
boyunlarında altın tasma
çocuklarının sırtlarını kaşağılayan
gülümseyince bakan
kadınlar.
patron kadar kan emici
işçi kadar fakir
bir anarşistten kuralcı
bir despottan kuralsız
kendini londra sanan
kimisi new york
kimisi moskova
ama ben biliyorum
hey!
merhaban kara

birinci gün

cinayet sabahı 1. gün
olmayan bi rumhuriyette
an sıkıntısından
adamlamak istiyorum ölümü
cinayet sabahı 1.gün
umarım üzerimdeki
tonca soru işareti
yada siktir et demogojiyi

bir palyaço gibi sırıtan
ben
yarın her şey farklı olacak
yarın dediğim aslında bugün
bugün dediğim
aslında
yok
.

insanlardan gelen maymunlar görüyorum
garibime gitmiyor ama
sütü fazla kaçmış salağın.

olmayan rumhuriyette
kendi cinayetimin 1. günü
ve bir an düşündüm de

görmek ne acayip ulan?

7 Kasım 2011 Pazartesi

sarı var ki

orospunun arkadaşı orospu
orospunun yeni adı orospu
orospu olmadan önce orospu
orospu olsada orospu
olmasa da orospu
orospu tarih öncesinde orospu
orospu uzayda da orospu
belki cennette huri
geri kalan her yerde orospu
sürgüne giderken orospu
elini cebime atarken orospu
cebime elini sokarken orospu
orospu 40 kombinasyonlu orospu
orospu
daha kötüsü 2 orospu
daha da kötüsü daha fazla orospu
sistem kadar orospu devlet kadar çocuğu
bir o kadar orospu
bir sistemin var çocuğu.
orospu göz kırparken orospu
sigara yakarken orospu
tek bacakken orospu
baldır bacakken orospu
bacak omzayken orospu
tüfek omzaysa asker!
geri kalan her yerde orospu
benim olan her yerde orospu
bu şiirde orospu
çünkü her yerde orospu

saç rengi farketmez
bir sarı var ki o her türlü orospu

bir gecekarası

ciğerlerinde kül tablalaşır bazen
bir kadının bilinmeyen silüeti kaplar
bir odayı
özlersin hiç öpülmemiş dudakları

gözlerine yapışır duygusuzluk ki
ben binlerce uykuyu öldüren
katiller gördüm
göz yaşlarıyla yaşıt olmayan

bir dua gibi dökülür ismin dudağımda
yüksek bir fısıltı bir başkasına göre
bilemezsin;
herkes çığlığı duyamaz

kanserden daha ölümcül sözler bilir
kulaklarım
paranoyayı şüpheye düşürür kıskançlık
ve nice kadın severken
Aslında bir başkasını öldürür

paylaşabildiğim en güzel şeydi seninle
hayallerim
mutsuzluk ve pişmanlık gibi sadık olaydı
ben düşünmüyorum dersem seni
bil ki papazlar daha dürüsttür

kim bilir olsaydın burda
bir tanrım olurdu
ne güzel
ne
güzel

oldum ve görürüm seni

bulurum seni bir kuytuda
görmemem önemli değil hayatımda
isen ordasındır orada bir yerde
nasılsa çıkarsın karşıma
nasılsa görürüm seni bir rüya yahut
bir şiirin son satırında

beni delirtme öyle bakmayıp
beni tüm hücrelerime kadar senle doldurup sonra birden
dış kapıya mandal yapamazsın
hassas dengelerim var alkolle duruyor terazisi sinirimin
nasılsa görürüm seni bir sokakta yahut
bir başkasıyla yatakta

şimdi rahatlamam lazım ama istemiyorum
ama istemiyorum her gün resmine bakmayı ki
istemiyorum bir başkası ihtimalinin manyaklığını
hala hala hala sen benden nefret etsende sen
nasılsa görürüm seni gökyüzünde
çünkü sen gittin-ben gittim-öksüzüm ben

yani canını kırmak bir gece vakti
ansızın kendi boğazımı kestirmek istiyorum sana
ulan göreyimde öldür oracıkta bir kez olsun
kadın ! nasılsa görürüm seni bi yerde
beni öldürür senin aşk dilenmen

şimdi yaklaş, maziyi al ve gözükmeyen yüzünü
ve olmayan sesini
dokunulmamış saçlarını al, öpülmeyen dudaklarını cebine
hatalarını al sevaplarınla kar bir güzel
yine bana gel kanlı canlı sen istemesende bir
kez olsun

nasılsa görürüm seni bir şekilde çünkü
psikopatın oldum kadın sok bunu kafana...

25 Ekim 2011 Salı

bir felsefe alayım, şişede olsun

selam moda delisi. merhaba marks ve sipensırın sapkını.

ben maddiyatı reddeden ve senin bildiğin markstan farklı marksları bilen kişi.

senin 200 liraya açtırdığın ve kafa olamadığın alkolü ben 20 liraya olabiliyorum.ve şimdi soruyorum: hangimiz salak?

paran varsa daha çok olmalıdır.
daha çok varsa 2 ye katlamalısın
sonra 4 e katlanmalı

daha fazla çalışmalısın aptal işinde daha çok para kazanmak için ve daha çok para kazanmalısın aptal işinle daha çok para kazanabilmek için.

şehir hayatının soktuğu stres bir yana piyasaların emlak ve borsa durumu doların çıkışı benzinin artışı ve envai çeşit parasal durum senin hayatına yön verirken benimki çok basit:

içimden geleni yapmaya çalışmak.

ben o gün yağmurda köpek gibi ıslandığım için pişman değilim.
ayakkabımda balık yüzebilirdi rahatlıkla
defterlerim yaşlı bir kadın gibi buruş buruştu
çoraplarım ayağıma yapışmış soğuktan burnum düşmüştü ama ben yine de mutluydum çünkü artık daha fazla ıslanamazdım.

daha ne kadar ıslanabilirdim ki?

olay şu:

deli gibi yağmur bastırmıştır birden ve ayağında spor ayakkabısı ceketi üzerinden çıkarmadığı gömleği ve pantolonuyla kişi yoğun sel sularına mağruz kalmıştır.
bulunduğu yer ile yurdunun arası yürüme mesafesiyle 25-30 dakika kadardır.

yürümeye başlar yürüdükçe ıslanır ıslandıkça yürür ve bu döngü devam eder.
yürürken etrafında yağmurdan sığınmak için dükkanların yağmurluklarının altına giren insanları görür ve karşılıklı gülüşürler.

- salağa bak sudan çıkmış balığa dönmüş ne biçim ıslanmışta hala yolda yürüyo
oysa ki benim düşüncem bunun tam zıttıydı

yağmur beni özgürleştirmişti !

özgürdüm artık.
ayağımdaki spor ayakkabısıyla su dolu çukurlara rahatça girebiliyordum.
daha ne kadar ıslanabilirsin?
kapşonumu çıkarttım
daha ne kadar ıslanabilirsin?
yağmur beni ne kadar hapsedebilirdi o bekledikleri yere.

tam 3 saat aralıksız yağdı.

ve onlarda benim kadar ıslandılar ama aradaki fark, onlar yaşadıkları yere gittiklerinde ben çoktan üstümü değiştirmiş kurulanmış nescafe ve sigara eşliğinde kitap okumaktaydım.

onlar titremekte ve beklemekteydiler.

benim hiçbir şeyim yoktu. kaybedecek hiçbir şeyim olmadığından mutluydum
özgürdüm.

rolex saatim bozulur mu diye düşünmedim
makyajım akar diye düşünmedim
saçımın fönü kaçtı diye düşünmedim
kalvin kılayn donum ıslandı diye düşünmedim
ag botlarım çamur oldu diye düşünmedim
ve benzeri hiçbir şeyi düşünmedim.

çünkü bunları kullanmam. çünkü sağlığa zararlı olan asıl bunlar. madde !

daha güzel bir ev. daha iyi bir araba. daha çok eş.

peki neden? 10 odalı evinin 1 odasında kalıyorsan

10 araban olsada 1'ine binebiliyorsan

hareminde olsa bir kadınla ilişkiye girebiliyorsan

daha iyisini neden isteyesin ? sana zaten doğanın sunduğu budur. ihtiyacın olan kadarıdır.eğer ihtiyacın olana sahipsen ve onun dışında fazladan bir gereksiz malzemen yoksa mutlu olursun.

önemli olan bu felsefi görüşle hareket edip mutluluğu nerde arayacağımızı bilmek.

dolabımda 10 tane A marka gömlek var şeytan ülkesinden ithal. M marka pantolon ve K marka donlarımı cehennemin dibinden getirttim halamlara. toplam 521 lidya parası yapıyor. senin sülaleni satın alır oğluuuummm...

benimse 4 gömleğim 4 pantolonum 4 tişörtüm vardır. şimdi soru

4 gömlek 4 tişört 4 pantolonu olan yazar bunları kaç farklı şekilde küçümseyenlerin götüne sokabilir?

güzel görünmek ve bunu istemek harika bir şey. ama bunun sınırlarını bilmeden yaşamak onun kadar berbat olsa gerek.


hamurdan ve çamurdan olan kadınlar ve erkekler biliyorum ne kadar güzel gözüksede bir yağmurda yıkılan

taştan ve tahtadanolan kadınlar ve erkekler biliyorum.
ne olursa olsun öylece duran

yağmurda ıslanmanız dileğiyle

23 Ekim 2011 Pazar

kara sinek ve bakış açısı

merhaba
ben yazarın gerginliğiyim
ben onun kadınları anlayışının verdiği rahatsızlığım onun gerginliğiyim

bir erkeğin bariz asılması ve yavşamasının gözüne sokulmasının gösterdiği agresiflik şu an adım.

centilmen olurlar efendi olurlar onları mutlu ettiklerinde ama ben odun olurum

yinede

benimle yatarlar.

çünkü öyledir. onlar iyi çocuktur onlarla derleşip benimle yatarlar. bu her zaman böyle oldu. çünkü ben onlara istediklerini vermem.çünkü dumandan halkalar gibi gelip geçici olduklarını bilirim

yani

benim istediğim varlık henüz görmediğim
ve en güzel çocuk
daha ondan olmamış olan çocuğum.

bir de şu var ki
kendilerini güzel sanıyorlar

hani güzel olsan bile ben seninle iki kelime konuşamazken ve seninle yalnızken en güzel muhabbetin susmaksa bana göre ki bu da bir noktada gerçek

sen istersen brezilya güzeli ol istersen uranüsten gel ister anüsten

benim için hala kendini güzel sanmaktasın

erkek budalası aptal varlık. her kadının içinde olan ezilmekten zevk alma olgusu

ilk çağlarda yüzlerini boyayan savaşçılar gibi bin bir çeşit suratla karşına gelip ağlamalarından sonra akan

siyah gözyaşları aslında boyadan değildir

sahteliktendir.

sahtedir göz yaşları. ve bu göz yaşlarına yada bu yapay üzülmelere tav olan erkekler ki ben onlara kadınlardan daha aptal erkekler diyorum, onlar buna köle olabilecek zihniyetteki erkeklerdir

yık tabularını !

kadına gidiyorsan kırbacını alacaksın !

kontrol altında tutacaksın ona istediğin gibi davranmak istiyorsan öncelikle

istediğin gibi davranacaksın kendini kasmadan
gayet rahat


çünkü yalanlardan kurulu dünyaları ve hayatlarına kaç erkeğin girdiğini bilmemesini geçtim
içlerine kaç erkeğin girdiğini bilmeyen kadınlar var.

mide bulantısı

ölü kara sinek.

yakalaması zevkli aslında o kara sineği onunla oynaması kanatlarını koparması zevkli

can çekişişini görmek ve bunu birfiil izlemek bacaklarını koparmak zevkli hareket edememesini sağlamak

öldükten sonra sana olan etkisi mide bulantısı olur ve başka canlılara besin kaynağı olur

O ERKEKLER O KADAR APTALLARDIR Kİ BU KARA SİNEKLERİN DUDAKLARINA DEĞMİŞ OLAN ONLARCA DUDAĞA RAĞMEN VE BİR BAŞKASINA DA SÖYLEDİKLERİ ONLARCA SÖZE RAĞMEN ONLARIN EL DEĞEN DUDAKLARINDAN KENDİLERİNE DAİR SÖZCÜKLER BEKLERLER.

senden hoşlanıyorum
sende farklı bişey var ve bunu tarif edemiyorum
sen kimseye benzemiyorsun

yazar dışından eyvallah der ama içinden

hasiktir.

sinirim klavyenin tuşlarının çıkardığı takırtıdan çıkacaksa eğer ben bunu sabaha kadar uzatabilirim

çünkü kadın sistem gibidir. eğer görmezden gelirsen oyunlarını seni yer bitirir ve sen farkında bile olmazsın oysa ki

gözünü açıpta sistemin içine girersen ve sistemi içinden bitirmeye çalışırsan o zaman efendi sen olursun senin istediğin olur tabii bu da bir süre sonra can sıkıcı olur ve başka sistemlere yönebilirsin.

artık big boss olmuşsundur

onların deyimiyle:

odun !

aptal romantizmi reddettiğim için -şimdilik- ve bunu gelecekteki eşime sakladığım için -umarım öyle biri vardır- bana odun diyorlar ki hayır

ben sana çiçek almam
ben sana bi bok alırım o da farklı olur

yemediğin başka bok kalmasın diye...

18 Ekim 2011 Salı

ne yapmışım ben


geriye dönüp baktığında insan pişmanlığın en közlüsünü yaşayabiliyor bazen. keşkeler yakana sarılmışken geçmiş bacaklarına dolanmışken insan pişmanlığın en soğuğunu yaşayabiliyor bazen.

bizler pişman olmak için varolan yokluklarız.

aslında benim felsefemdir : pişman olacağım bir şey yapmam. çünkü pişman olacağım şeyi "o an" yapmam gerekliydi "o an " o gerekliydi demek ki o yüzden yaptım.

bu sefer ki farklı.

"bu sefer ki farklı" sözünü aşk için kullandığımda kendimi tekrar ettiğimi fark ettim ancak,

pişmanlık işin içine girince sanırım durumlar değişiyor.

üzülüyorum mu acaba yada pişmanlık falan böyle bir şey mi?
insanın her gün içmesini sağlayan
kafandan atamadığın
belki sadece kafandan da değil
bişeyler içini dışını
içine dışına
kafana gözüne
sözüne özüne
.....

tehlike seziyorum kendimde ben bu değildim diye acaba dedikleri gibi insanın en uzak noktası sırtı mıdır?
ben beni ne kadar tanıyorum yada tanıdığımı zannediyorum
ben bu muyum yani beni seven insanı üzecek kadar
dengesiz
şerefsiz
bok
itin evladı
?

hangisini yakıştırırsan yakıştır ama bazen insan karşısındakinin mutluluğu için çekilmeli kenara eğer ona zarar veriyorsa

Afife Jale'nin eşini kendinden uzaklaştırması gibi.

hani aramak istersin de elin gidince telefona
hata verir beynin
sonra mesaj gelince belki de o dur ! dersin
bakarsın olması gerekendir ama o değildir

her zaman beklediğimiz olması gereken olmayabiliyor-muş...

şimdi geri dönüp soruyorum kendime
ben ne bok yedim diye
pişman mıyım? belki de ilk defa evet
evet eveeet eveeeeeeeeeeet !
nikah masasında olsa keşke bu evetler ama ne yazıkki durum bizi buraya getirmekte. yada biz ne ya komik olmamalıyım biz yada sen artık siz ki hatta o. en azından kişi zamiriniz var ben adımın geçmediğine yemin edebilecekken buna sevinebilen bir manyağım işte
neden?
mutlu ol diye
saf seni.

zamanın ellerine bırakmak için bile çok geç
yok ağlamıyorum sigara dumanı kaçtı sadece

benim için noktan var sevindim adına
senin için üç noktam var sonu gelmemiş cümle yarım kalan şiir
söylenmemiş söz
tutulmamış söz
yada bir kalbin küçücük bir parçası

...


merhaba ben afife jale

gülüşsüz bir bakış

şimdi anlamadığım bir kaç şey var: son perde
bizler şarkıda dendiği gibi değiliz
doğarken ağladık eyvallah
bu sadece yıllar sürecek bir filmin
küçücük bir biletiydi
hoşgeldiniz !

son olmayacak son olmayacak
son
olmamalı belkide ağlamak büyütüyor insanı
ben
bir kadını çok sevdim görmeden
geçen rüyama girdi görmediğim yüzü
ben berduşlara ağlarken
merhaba . . . . . bu sen misin diyesim geldi
gözlerim mavi olmasada.

mutlu olursun umarım beni
görmek istemediğini bildiğim halde
umarsızca ummaktan başka yapacağım
bir şey varsa
e daha ne denir hala
sana şiirler yazıyorsam?

git istiyorum kafamdan bahar
gibi git istiyorum
izin hiç belli olmasın
git istiyorum kafamdan !
topal sevdalar yaratırdım sana
gözlerim mavi olmasada

yaparım bilirsin ama her şey
istemekle olmuyor ne yazıkki
bunu en iyi eski biz bilebilir.

1 Ekim 2011 Cumartesi

içimden geldi desem

bir kadının dudaklarına bağımlı erkekler tanıyorum. beyinleri olmayan erkekler.eskiden bendim kimi zaman sen olmuşsundur.belki de hala..
bir kadının dudaklarına bağımlı erkekler, onun 2 kelimesi için yerlere düşen erkekler iyi de kardeşim, ne gerek var.. ?
sana en sarışın hayallerden ve ruhlardan bahsedemem.sana en sarışın kadının katkısını en esmer ruhların aldığını en kumral bakışlardan en kızıl sözlere kadar kardeşim! ne gerek var...
2 kelimeye köpek olacaksan benim iki kelimemi teklif ediyorum:
1) siktir
2) git
bir sigaranın filtresi kadar değerli olandan ne beklemektesin bilemem ki onlardan daha aptal varlık olmuşsan
kibar olacağım diye kendini kasıyorsan
ki sen babanın parasıyla ısmarlıyorsan bir şeyler
yada bir bakışıyla mutlu oluyorsan
dünyanın en güzel ve en yoğun hissedilen ama asla farkına varılamayan o en garip olgu içinde yeşeriyor demektir:
mallık.
malsın kardeşim (.)
ne yatağa atmak umrumda ne bana bakışlarındaki değişim ne gülüşü umrumda ne mutlu olması.
neden bu kadar emin konuşuyorum? asla isteyipte elde edemediğim olmadı.
tek hücreliler daha karmaşık canlılar.daha önce de dediğim gibi kadınlar umrumda değil
obje olarak bakamıyorum
insan olarak bakamıyorum
aşıkta olamıyorum
olmakta istemiyorum sanırım
şimdi deliler gibi aşık olduğun kadını düşün ve onun
sıçtığını hayal et
alaturka tuvalette kıçından bizon gibi bok çıkarken
hala seviyorsan koş ve evlen onunla
daha önce anlattığım kadınsal oyunlardan falan bahsedemiyeceğim eğer bir gün
beni anlayan bir kadın çıkarsa ki ben pek sanmıyorum ama ihtimaller arasında vardır elbette
ben ne yapacağımı bilemeden sadece koşan bir köpek gibi belki de sonunun nereye gideceğini bilmeden virgülü dahi olmayan cümle gibi sonunu nasıl getireceğimi bilmesemde işte ben bir gün aşık olursam eğer sonu yok bunun daha da okuma bence çünkü ne diyeceğimi bilemediğim gibi ne olacağını da bilemiyorum desem yeridir ve ben bir gün aşık olu
bu aptal yazıyı güzel bir şiirle tamamlamak istedim
ah muhsin ünlü sen anlardın beni aslında
ama birde dinim olsaydı yahu
soğukta bedenlenen titremeler gördüm ben
yada bir kadının yanında
bedenlenen aşklar gördüm
eğer aşık olursam bak buraya yazıyorum
ah muhsin ünlü dinim olur mu dersin?

24 Eylül 2011 Cumartesi

kadından mavi

ben maviden kadın yaptım
kendimden adam olmadı
para versem dilenciye
sevdiğime kavuşturur mu allah
boş geçtim ya her birini
ondan olsa gerek bu durum
ben maviden kadın yaptım
ama kime göre mavi
benim mavim kadın oldu
her mavi olmaz.
seni de özledim de e napalım artık
Türkiye gibiyim, içimde dışımda savaşlar
güldüğümü söylemiş miydim artık
süreya öğretti sağolsun

ölürken beni gıdıkla ki
gülmekten öleyim

gitmek

bir öğretmen gibi gidiyorum
kimisine bir şeyler öğreterek
kimisine kızarak
kimisini sevdirerek kendime
kimisinin nefretini alarak gidiyorum
çünkü gidiyorum
1 puan daha vermedim diye
ağlayanlar olsada
haksız yere şımattıklarım
olsada
hakkını yediklerim de olsa
ne fark eder şu saatten sonra
son zil çaldı
bu şehir benim için çok eski
yeni bir tane aldım ama
parasını verip !

gidiyorum kafam kadar milyon soru
işaretiyle
umut etmeden gidiyorum
düşünerek gidiyorum
renkleri ayırarak, beyaz ve diğerleri
diye gidiyorum
katil gibi son kez koklayıp bir şehri
tuzun denizini çekip ciğerlerine
yaprağın kıpırdamayışını izleyip ve
sıcaktan gölgenin erimesinden haz alarak
gidiyorum.

bir öğretmen gibi gidiyorum
elimde çantam
kimisi ağlıyor
kimisi seviniyor
kimisinin daha çok oyuna vakti kaldı
kimisi çalışmak zorunda
bir öğretmen gibi gidiyorum
yazar: ak. oku.
mümkünse adımla
tekrar et, unutma

22 Eylül 2011 Perşembe

gülüm-se

kahvem, sigaram, yeni alınan
bir kaç kitap.
hafif yağmurlu bir hava
içimde don kişot olma isteği
bir de sen olsan keşke ve
keşke dinozorlar ölmese.
bir avuç tütün ciğerime
kaçtı.
şeytan kılıklı bir garip var
sen ona melek diyorsun
o
insan olmaya çalışıyor
bir tutam duman
ciğerime kaçtı
ayıkken de yazılırmış
yada seninle sarhoşken
tekrardan merhaba
hep
son olacak dediğim halde
yine sana yazılan
şiirlere

gülümse şimdi oradan bunu okuyan
gülümse şimdi
belki biraz daha fazla ben katarak içine

20 Eylül 2011 Salı

ağırlaşırsam eğer

bir din kadar saygı duyuyorum sana
ve mümin gibiyim kutsalsın benim için
bir film gibi izledim ya hayatımızı birlikte
yönetmeni geç rol alamadım belki ona yanarım
biz seninle biz olamamışken henüz
ben daha kendime güvenemiyorken henüz
sana saygım arttı kadın sen ne diyorsun
tapılası aşkların en üstüne koydum seni
keşke burda olsan
anason kokan nefesim
ve birazda sigara
ve terliyorum seni anlatırken hep
zor geliyor gülüm bilmiyorum bilemiyorum da zaten
yaşlı bir kadın geliyor her gün
evimin önüne
geçen göz göze geldik ben sigara içerken pencerede
o çöpleri kurcaladı sonra
gözü gözüme geldi ve utandı-gitti
bizi düşündüm o an durup,
belki gözüm gözüne değince utanıp gideceğim
utanılacak bir şey olmasada...
ama yine de her gün evinin altına geleceğim
senden kalan bir şeyleri aramak için.
Türkçe yetmiyor anlatmak için bilmiyorum
kaç dil gerekli bir kadından bahsetmek için ki
ne yapmalı insan
hangi onurdan söz ederiz
kaç paradır bir sevgilinin değeri
kaçıncı kuruşta yatar yatağına her
hangi kadın
ne kadar sürer tanımadığı adama aşkım demesi
ne kadar sürer tanımadığı adama
sevdiğini söylemesi
hepsini geç ben kendime güvenemiyorum daha
sağlam kazığa bağlaman gerekli beni
bağlaman içinse yanımda olman gerekli
keşke burda olsan
ben keşkeleri sevmem aslında bilirsin
pişman mıyım? desem değilim
yani bir bakışını dahi esirgesen benden
sesin için beklesemde günlerce ve
üzüntülerimin hepsini toplasam ve sorsam
pişman mıyım? diye
değilim.


seni tanıyıpta pişman olmak
tanrıyı terkedipte ağlamaya benziyor.
anason kokan nefesimle
son bir kaç kelime
mantığını düzleştirme derim sana
ve bana kendime güven dile.
eyvallah.

ağırlaşırsam eğer içkiden değil
kafamın içindeki senlerden kaynaklı genelde.

19 Eylül 2011 Pazartesi

farklı bir bakış

sevgiler anarşisttir. severken hiç aklınıza gelir mi:
devlet buna ne der? dinen uygun mu? ailem ne diyecek? kültürümde var mı ?

sevgilerimiz anarşisttir. kural tanımaz. kural nedir bilmeden severiz. sebepsiz yere severiz. gereksiz yere değil.

sevgilerimiz anarşisttir. ilk öpücüğün ardından gelen gözlerin attığı kahkaları hiç bir para size kazandırmaz.
mc donalds'ta mayonezlerin arasında değildir
starbucksta kahve değildir
boynerde giyisi
kiğılıda kravat
adidasta ayakkabı değildir.

o gülüş-gözlerin gülüşü- marka değildir. gösterişten uzaktır. özdür. içtir. insanın en saf halidir

anarşist halidir.

severken düşünmeyiz aslında ne olduğunu. nasıl olduğunu. neden olduğunu. bir bakıma dogmadır sevmek. göremeden dokunamadan hissedemeden dahi sevebiliriz.

sevgi anarşi gibidir birden olmaz. zamana yaymak gerekebilir.

bilden oluyorsa o devrimdir.

o zaman durum biraz daha karışık olabilir. çünkü birden gelen birden gidebilir de.

zamanla oluyorsa. hoşlantının sonu karasevdaya dek gidiyorsa ve sen onu senden önce düşünüyorsan, anarşisttir sevdan.

sev onu.
seviş onunla
anarşiyle
kalbinle kendinle kişiliğinle varlığınla cennetinle yokluğunla hasretinle dertlerinle inceliğinle
seviş. onunla yap bunu.

insanların ne dediği umrumuzda olmaz işte ya o bir noktada iyi bir noktada kötü

"Şu anda yapmakta olduğumuzun dışındaki her şey önemsizdir" diyor Tolstoy.

haklı. insan için öyledir tabii. sevmek dışında herşeyi önemsiz gördüğümüz vakit bizde değerimizi kaybederiz.
bunu kontrol altına almalı kişi.

"benim" aşkım dememeli.
"benim" sevdam dememeli.

seven adam ben diyemez. ben derse o noktada bir yanlışlık vardır

"biz" demelidir. biz der. bir bütün olarak ele alır ilişkiyi. parçalamaz senin sevgin benim sevgim diye.

sevgilerimiz anarşist oluyor
ben bunları dadaist şiirlerle anlatıyorum
sen bunları-bu şiirleri ki hatta şiirimsileri- okurken ne diyo bu adam diyorsun ve ben

umarım dinozorlar ölmez...

den başka sözcük bütünlüğü kuramıyorum.

saygılar
sevgiler
sevgili okur,
merhaba,,,

18 Eylül 2011 Pazar

ben o gün çok güzeldim

sen güzel gün,
hiç farketmez bana
az vodkayla da güzelsin.
başımı taşıyamazken de
bir yabancıyla konuşmak gibi.
bir şairin mürekkebiyle
nefesini anlatsaydı bana
en güzel sesini dünyanın
her güzel gün gibi bitecek misin?
ki belki de bittin
ben
sadece
kafamın güzelliğinden fark edemedim
bir kadından güzel olan sen;
saygılar efenim

10 Eylül 2011 Cumartesi

dikkat !

dadaist şiirler yazmalı insan
anarşist ilişkilerde bulunmalı
bir şair kadar acımasız ve
bir şair kadar donuk olmalı
insan
dadaist şiirler yazmalı
dışlanan ilişkilerde bulunmalı
olmayacak olana olur bir gün
diye bakmalı
anarşist ilişkisi olmalı
sabırla geleceği günü beklemeli
dinsiz devletsiz ailesiz kültürsüz
kuralsız en önemlisi
ilişki yaşamalı
anarşist ilişki yaşamalı insan
dadaist şiirlerle anlatmalı
Werther kadar aptal olmadan elbet
anarşinin bana ihtiyacı var kesemem ben bilek
ilişkilerime sokarım genelde onu
baba olacağım bekle zaman yakın
küçük anarşiler doğacak ama
bir şair gibi donuk ve
bir şair gibi duygusuz olacak
biraz ben olacak biraz
anarşi.
biraz ben olacak
biraz daha dada şiir daha yazmak gerekli mi ki?
satırlarımdan bahsetme bari kendine
dokunma
seni seven sevgili birisine sorduğum
nasıl gülüyor sorusu aslında anarşinin doruk noktası
nirvanası
olimposta zeus'un bir tutam sakalı.

anarşinin en ilişkisini yaşamalı insan
dadaizmin en şiirini
bunlar saçma değil sadece
şiirimsi.
dikkat: gibili!

ara

ne değiştiğini anlat bana daha öncesinden
sende beni okumak şaşırttı esasında
garip şiirler doluyor her gün zulama
bizim kadar garip şiirler doluyor
satırlarımdan akan senler var
farkındasın
ne değiştiğini anlat bana daha öncesinde
dediklerin-yaptıkların
hep ben susamam
biraz da sen susa.

eyvallah diyemiyorum bu kez,
oturdu içime desem yeridir
bu kez neydi amaç anlamasamda
oturdu içime.

güzel anlatmışsın sende ki beni
şaşırdım bende esasen
mevcudiyetimin yegane temeli artık
yıkıldı mı ne oldu ben daha bilemedim
suçlu aramadım hiç
suç atmadım da almadım da
zaten aşk en günahsız olan olmalı,bencede
peki ne diye bütün bunlar?
diye sen sorunca cevabım yok işte
o yokluk kadar bende bol olan bir şey yok


mutlu olan birini arıyorsan
aramıza Giren Mersin'de ara.

9 Eylül 2011 Cuma

aptal varlık

kadınların en kötü yanı ne biliyor musun " istemem yan cebime koy" tavırları.
kadınların makyaj yapmaktan, yüzlerinde boyalardan maske yaratmaktan kişiliklerinde de değişim oluyor sanırım. olay öyle değilken aslında kendisi de mevcut şeyi istiyorken tripler ben seni takmamlar sen kimsinler havalarda uçuşur. bakışlar-sözler-dokunuşlar yada dokunmayışlar hep o yöndedir.

"istemem yan cebime koy"

aptal varlık.

kadınsı oyunların herkes beni beğeniyor tavırların gideyimde kıskandırayım düşüncelerin o kadar basit ki o kadar aptalca ki.

aptal varlık

erkeği ele geçirmek için söylediğin onlarca yalan onlarca masal yüzlerce tutulmamaya söz veren söz.

ilişkinin iplerini elinde tuttuğunu sanar kadın. oysa ki akıllı bir erkek bilir ki kadının ipleri kendi ellerindedir. kadın erkeği kullanıyorum diye hava atar aslında akıllı erkeğin amacıdır zaten onun öyle sanması. öyle düşünmesi.

her kadına aynı şeyi söyle, inanır.
aynı kadına herşeyi söyle, inanır.

aptal varlık

kendini bir bok sanan ama aslında hiçbir bok olmayan egosu zirvede olan varlık.
bacakarandakisayesindegördüğünilgisenisadecesirkmaymununaçevirirokadar. daha değerli değilsin zaten.

aptal varlık

kim olduğunu sorgulamadan, entrikalar peşinde kişileri kendi gibi sanan varlık.

-aşkım napıyosun?
+oturuyorum
-bugün ben çarşıya çıktım 3 kişi laf attı
+iyiymiş
-hemde fena şeyler söylediler
+ne güzeeel ne güzeeel
-durakta beklerken de arabadan bir adam öküz gibi baktı
+açıp gösterseydin?
-neyi
+beyninin olmadığını kafanın boş olduğunu. en azından o boşluğu benim bile dolduramadığımı görürdü
-anlamadım?
+beklemiştim zaten.


aptal varlık

çirkini de güzeli de kendi arasında yarışa girer "bu davette en güzel ben olmalıyım!" diye tripleri
herkes bana baksın tüm ilgi bende olsun istekleri
eski sevgilimi kıskandırmak için yeni sevgili bulayım olayları
yeni sevgilimi kıskandırmak için takılacak çocuk bulayım olayları
takıldığım çocuğu kıskandırmak için tanımadığıma iş atayım olayları

X benim için Y ile kavga etti kızaaam
o da bişey mi Z benim için P ve Q ile kavga etti ama nasıl var yaaa

....

aptal varlık

amaçsızca yaşayıp giden protista

ilişkilerde ilişkinin anlamını bilmeyen, iğrençlik yapan ve gözyaşını bir silah gibi hayvandaki diş gibi ne zaman zorda kalsa saplayan.

mide bulantısını hat safhaya getiren; hayata, dünyaya, sisteme hiç bir şekilde ilgisi olmayan olanında kendi doğrularından kafasını kaldırmadan ego denizinde yüzdüğü bir varlık

aptal varlık.

ve sana gerçekten hiç bitmeyecek gibi gelen
senden daha aptal erkekler.

ben gerçekten böylesini istemem
yan cebimede koyma olduğu yerde kalsın.

gibi gülmek

soyutladım kendimi ruh oldum
gerçekten varmış inandığım
ilk şey oldu desem
delirir.

soyutladım kendimi ruh oldum
içimden geçtin fark etmedin
bu kez gerçekten kararlıyım
şimdi sesimi duymama zamanı
sinirliyim sana duvarlar bilir
sinirliyim sana parmak uçlarım bilir
sinirliyim sana gözkapaklarım bilir
sinirliyim sana değişen ben bilir

hiçbirini haketmediğinden artık
son oldu her seferinde her sözüm ya
bu kez kararlıyım son sözlerim artık
başka başka başka kadın
başka başka başka adam
her başkanın içinde bir aşk
her aşkın içinde bir adam
bukezanlayamayacağınkadarderinoldutamyerindeherşey
kafam hariç.
süreya gibi gülüyorum artık öyle
mutluyum
ha ha ha

7 Eylül 2011 Çarşamba

devrim oldu

cümlelerin devrilmiş içinde adam var tane bir
ben başlasam bilemem nerden her seferinde
demek merhaba zor
hatır sormak hal
?başlasam mi gelir sonu seferin her
devrimin cümlelerimde oldu dahi
,değildi istediğin bu bilmekteyim
,gelen bu elimden bilmekteyim

6 Eylül 2011 Salı

insanları temel olarak 2'ye ayırıyorum:

-sevişenler
-düşünenler

bunlarda kendi aralarında alt dallara ayrılıyorlar:

-sevişmeden düşünenler
-düşünmeden sevişenler
-sevişirken düşünenler
-düşünmekle sevişenler

düşünmeden sevişen çok insan var. -insan var diyorum çünkü insanın hayvana göre bir üstünlüğü olduğunu düşünmediğimden onu da primatların bir kolu olarak gördüğümden öyle diyorum- Düşünmeden sevişiyorlar. çünkü istedikleri şey sevişmek. her an her yerde her şekilde kama-sutra'nın inceliklerini ezberleyecek kadar düşünmeden sevişenler. onlar acınasıdır. onlar zavallıdır ama öyle olsalar bile onlara acımam. zavallı gözüyle bakmam. kimseye acıyacak duygum yok.

sevişmeden düşünenler ayrı bir olgu aslında. onlar kolayca düşünmeden sevişenlere de geçebilirler. ama eğer sevişmeden düşünenlerde yakaladıysanız onları sakın bırakmayın. iyi sohbetleri olur. her 3 saniyede bir kez akıllarından sex geçenleri de vardır elbette olacaktır ama o kadar da önemsemeyin. sevişmeden düşünenlerin güzel tarafı düşünebiliyor olmaları en azından.

sevişirken düşünenler daha vahim. ne yaptığını bilemiyor. kimle olduğunu aslında kiminle seviştiğini seviştiğinin farkında olupta aslında olmayan adam. sevişirken düşünen kişi. daha fazla yorum yapmak irdelemek istemiyorum seni ama aslında herkesin hayatında en azından 1 kez yaşadığı bir şey. keşke yaşamasak dediğimiz olmuyor. yaşamalıyız onunda küfleşmiş leş kokusunu kalbimizin binbir deliğinden geçirmeliyiz. bilmeli insan sevişirken nasıl düşünülür bir başkası yada bir başka şey. nasıl sevişmek ruhların arasından çıkıp maddeye dönüşür. iki et parçasının çıkardığı ritmik ses olur? iğrenmeyi dudaklarınla tatmalısın.

düşünmekle sevişenler aralarında en masumu en güzeli. düşünceyle sevişirsin yada seviştiğinle düşünürsün. daha güzel ne olabilir ki? düşünürken sevişmeli insan. ruhların bir olduğunu kalplerin aynı attığını hissetmeli. düşünceyle sevişmeli ki onu iyice tanısın içine girsin dışına çıksın düşüncenin her kıvrımını gözü kapalı bulabilsin. çünkü düşünce o yaşadığı sürece onu bırakmayacak olan tek gerçek sevgilisi. onunla iyi geçinmeli ve karşılıklı mutlu olmalılar. düşünmekle sevişmeli kişi. sevişmeli zaten ki onun umrunda olmaz çok fazla bir kişiyle sevişmek. bu tip insanlar için düşünce sevişmekse sevişmek bir sigaradır.

her çeşidini severim. her klasmanda olanı tanımak yaşamak öğrenmek gerek ki bize uygun olanı seçebilelim. hayat, sevişmekle düşünmek arasındaki sonsuz kombinasyonda gidip gelirken

bir tane daha sandviç alabilir miyim ?

4 Eylül 2011 Pazar

D-N-M-1-2-3

edebiyat kartları önünde bakışıyorlar namık kemalle karşısında tevfik fikret onun arkasında cevat şakir..

neye yaradı şimdi içine sıçtığımın eğitim sistemi bana kürk mantolu madonna'yı okumadan ezberletti.
islam öncesi Türk edebiyatından günümüze kadar süregelen bütün edebi eserler
dönemleri
yazarların hayatı
eserlerin konusu
eserlerin türü

ben şiirlerimi buna göre yazmıyorum. kimseye göre yazarım aslında kendime göre. çünkü edebiyat tektir.

daha dün okuttum ona yazdığım şiirleri aslında okuması taraftarı olmamama rağmen o an semai bir enerjiyle oku dedim. adımla okudu. sevindi mi üzüldü mü ne hissetti ne yaptı bilemiyorum. iyi mi oldu? onu içeren herşey iyidir.

onu içeren herşey iyidir. çünkü o iyidir. o iyidir.çünkü.
çünküsü yok.
iyiliğin bir sebebi olamaz. eğer iyi olmasından bir çıkar elde ediyorsa ve bunun farkındaysa o noktada kötü olur

tıpkı cennete gitmek için ibadet yapan yaklaşık 3 milyar insan gibi.

ucunda cennet olmasa hiçbiri ibadet etmez. iyi insan olmak hiçbirinin umrunda değil aslında. kadın sex uyuşturucu şarap sonsuzluk her istediğinin olması. cennette kesinlikle eğlenceli insanlar olmayacak. bu kesin.

ben cennete gitsem mesela canım kola içmek ister. internete girmek isterim yazılar yazmak isterim. sigara içmek isterim. dövmelerim yine dursun isterim. küpelerimde öyle. eğitim sisteminin içindeki pavlov'un köpeğine sordum : evladım orda onları istemeyeceksin bile, dedi.

şaşırdım bende niye istemeyeyim ki? güzel bir hamburger, kahve falan isterim. hani cennette her istediğim olacaktı? neyse ya şartlı refleksleriyle onlara mutluluklar dilerken ben tekrar kendime dönmek istiyorum.

bambaşka bakıyorum dünyaya kadınlar umrumda değil
para umrumda değil
maddesel hiçbir şey umrumda değil

ne umrumda biliyor musun, okuyamayacağım milyarlarca güzel kitap olması..
dinleyemeyeceğim harika şarkılar olması umrumda mesela
beni şaşırtacak bilgileri artık duyamama olayı benim umrumda.

sonra bana gelipte demeyin sevdiğim "beni takmıyorsun" diye.

afedersiniz siz bu sistem içinde nesiniz ki ?
kitap olsan takardım
melodi olsan takardım

senin bana yaşatacağın yüz milyar duyguyu herhangi başka biri de yaşatabilirdi farklı yerlerde doğsaydık. ama o kitabı okumanın o melodiyi duymanın zevki tektir.

üstelik takmak nedir ki ya? nerdesin napıyosun kimlesin o kim niye yanında ne zaman dönüyorsun gidince napıcaksın şimdi napıyosun dün naptın kakam geldi. bildiğin kakam geldi bu tip insanların üstüne sıçmak istiyorum. ya bu mudur ilgi? bu mudur takmak? bu bildiğin sorguya çekmektir! sen kimsin ki beni bu şekilde sorguluyorsun? ha güvenirsin benim sevdiğim ne yaptığını bilir dersin arada bir de yoklarsın. bildiğin, düpedüz yaptığın tasma takıp dolaştırmak.

bence ilgi karşındaki insanı dinlemektir ve onun ihtiyacı olduğu zaman yanında olabilmek onun derdini kendi derdin bilmektir. beraber olmak ince düşünmektir kısaca.

hırsız-polis oynamak değil.

D-N-M-1-2-3

sikmişim azizeyi

3 Eylül 2011 Cumartesi

tek

insan küçük insan yok kadar.
geçenlerde bir küçük devirdim
devrim oldu, senin hayalin
neden kızarsın bana ey yaren
ben olmak sen olmak kadar kolay mıdır sanarsın
? "an"larım yaşanmıyor sebepsiz yere
güldüm mesela
aptal şeytanlarla beraber oldum, üzgünüm
o kadar aptallardı ki kendi aptallıklarının farkına
varamayan
ve kendilerini melek sanacak kadar
şeytan olan aptallar

sonra seni özledim
şimdi seni özlüyorum
yarın seni özleyeceğim
sonrasını bilemem tanrına sor

bana cennet gelmedi hiç ama
gitti istanbula
sonra ilkler kentine
aradaki tek harf bizi ayıran komik değil mi
sence de?
tek harf yüzünden sen hiç
sevdiğinden vazgeçtin mi?
-geçtin.
geçmiş olsun.

daha nice

merhaba, taş kalbim
hala şiirler türküler söyleyen
merhaba, duygusuz ben
duygularımı alan bir istanbul bir sen
soyutladım kendimi, atomlar ayrıldı birbirinden
yüküm çoktu eksiydi
sen beni nötr sayarken
ben etrafında döner durur
bir türlü ulaşamaz bir türlü kavuşamaz
merhaba, taş kalbim
hala şiirler türküler söyleyen
merhaba, duygusuz ben
bugün deja-vü mü oldu ne?

çehov yazar beni, olsun varsın
durumların anlamı olaylardan daha değerli
şimdi gitmeliyim, hoşçakal
daha nice şiirlere

2 Eylül 2011 Cuma

sadece

ne kadar yüzsüzdür şu adam
yapmam der yapar her seferinde ya
dayanamaz kendiside
uyku gibisin
gözümü kapatsam sana geliyorum
ne yapmalı binbirgecem asalları gibi
olmayacağı kesindi zaten kendime ve
sana bölünmedim
üzülmene dayanamam hala
onlar onlara aitim sanarken aslında
ortada duran bu adama
son ve ilk kez bakmanı isterdim.
taşlar yerinden söküldü
dediğin gibi taştan yaratılmadığıma da
kanıt olsun sana
son cümle olamadı hala kıpırdıyor
içte derin bir yerde.
beni özleme
sevme
düşünme
üzülme
başka yer başka zaman
aynı kadın aynı kadın

uzaklardan gülümse şimdi benim için
şiir olmak güzeldir timsahın gözyaşıysa mürekkebin

16 Ağustos 2011 Salı

seni sana anlattığım

s
a
n
a
seni
anlattığım son cümleler
çocukluğunun etkisi ve sevdim sanmaların
sevdim sanmaların derin bir kuyu
dipsiz değil sonu var
sonu
bu.

seni sana anlattığım son cümleler
gariptir sen hiç konuşamazken bana ve
susarken sebepsiz yere
gariptir sonra ilgi bekler
kadın
gariptir.

hüzün yok bu kez içimde
ve üzülmüyorumda hep derdim ya
sen bilmezsin beni ki
ben dahi anlayamam gariptir
sonra çocuklukların ve hep sorumlu benim
dilin özre varmaz
gariptir.

seni sana anlattığım son cümleler
sana değişen beni hediye edemem
hak etmeyene hakettiği gibi
davranmalı kişi
gariptir
bunu bir ben beceremedim
keşke dediğin kadar kötü olsam

seni sana anlatmamalıyım artık ama
son cümleler idare et
ne olduğu belirsiz
ne olduğun belirsiz
ve olmayan resimlerin içinde bir gülüş
ve dokunamayan iki beden
gerek yok böyle şeylere çünkü hayat
sakallarım kadar uzun değil.

görmediğin bir ben var beni
yaşamadığın ve bir daha yaşayamayacağın belki de kim bilir
beni yolda görsen tanımazsın
sen havva olsan ben adem
bana yine başkasını anlatırsın.

seni sana anlattığım son cümle
ki sen beni hiç anlamadın o yüzden tüm bunlar
biraz büyümen mi gerek bilemiyorum
eğer ki görseydin
satırlarım aşk
ritmi idi
seni sana anlattığım son
c
ü
m
l
e
.
.
.
.

12 Ağustos 2011 Cuma

farklılık olsaydı

donuyla oturdu. aklından sigara içmek geçti yine. sonra vazgeçti. bırakıp bırakıp başlıyordu. oysa ki istikrarı severdi. kendisini daima istikrarlı bir kişi olarak tanımlardı. tabii ara sıra yaptığı kaçamakların bunu deldiği de olmuştu. seviyordu duruşunu. aslında daha da derindi. yaşadığının farkında değildi. biraz olsun hareket olmalıydı hayatında biraz olsun istediği gibi yaşamalıydı. olmazlar yapamazsınlar paran mı var lar sürekli başının tepesinde dönen akbaba gibi her fırsatta onun git gide öldüğünü hatırlatıyordu.farklı bişeyler yapmalıydı. elinden gelenin en iyisi olmalıydı. ama ne olursa. mesela ayakkabı boyayabilirdi. geçenlerde eve sabaha karşı 3.30'da girmeden önce gördüğü travestiyle muhabbet etme isteği gibi. ne kaybedebilirdi ki. sadece sigarasından uzatacak ve konuşacaktı. ilgisi yoktu travestilere. daha doğrusu genel olarak pipililere. ama sadece muhabbet etmek ne bileyim konuşmak falan. pis konuşmakta değil belki felsefe yapmak. evet. neden olmasın? belki yaptıkları felsefe dünya tarihine geçecek? kim bilebilir ki... zaten travesti olduktan sonra yaptığın işin okuduğun okulun geldiğin yerin inandığın dinin önemi yok. eğer ki şahıs travestiyse doktor olsa da o işi yapmak zorunda. sistem onu buna iter. çünkü insanlar kadın görünümündeki erkeklere vücutlarını açmaya çekinirler. travesti hakimler tarafından yargılanmak istemezler ve bir travestinin kendilerini yönetmesine karşı çıkarlar söylemek bile saçmalıktır.sonra da ben hayata bacak arasından bakmıyorum derler. komiktir. sadece travestiler için değil tüm ahlak kurallarını kendilerine yönlendiren insanlara bunu yaparlar.

örneğin bunları konuşmak. sadece konuşmak ama. yada bir fahişeye kazandığının 2 katını verip sadece muhabbet etmek. ona birey olduğunu hissettirmek. metadan öte olduğunu ve ruhu olduğunun bilincine vardırmak. bir fahişenin torbalaşmış gözlerini sana çevirip az da olsa parlatması. ya da kağıt toplayan adamların. yada hippilerin. yada tinercilerin. midyecilerin. değnekçilerin. sinyalcilerin. dilek tavşancılarının. toplumda sınıfı olmayanların. anarşiyi yaşanların. hayatı yaşayanların. o yeraltını içlerine sindirmiş olan insanların gözlerindeki ufacık parıltı. öyle mi mutlu olmalı. sanırım öyle mutlu olacak. yada o öyle sanıyor. çünkü onlar diğerlerinden ayrılar. diğerleri umurlarında değil. paranın olması onları bu duruma yöneltmiş. eğer bir gün parayı da umursamazlarsa o zaman dünyada onlardan daha mutlu başka insanlar olmayacak.çünkü para insanı kendine bağlayan onu kalın zincirlerle hapseden bir olgu. bir duruş. bir kadının dudaklarının parıltısı gibi ama o parıltının rujdan kaynaklı olduğunun görülememesi..


hayatında farklılıklar olmalıydı. belki çok uzayan sakallarını kesmeliydi. saçlarına karışan sakallarını kesip saçlarını yeşile boyatmalıydı. anarşi yeşili. joker yeşili. sakalları 3 gün sonra uzayacak. o miskinlikten onları 3 ay daha kesmeyecek ve sonra yine eski hali ve boyası akacak. zaten seyrek çıkan saçları yıpranacak ve daha niceleri niceleri. gerek yok.

hayatında farklılıklar olmalı. örneğin sevgilisi olmamalı.

hayatında farklılıklar olmalı. sebepsiz yere kafayı çekmeli.

hayatında farklılıklar olmalı. bir kapı sesiyle tüm geçmişi bitirebilmeli

çünkü hayatında farklılıklar olmalı çünkü her günü aynı çünkü ayın kaçı bilmiyor çünkü saatin önemi yok çünkü günleri birbirine karıştı çünkü sevdiği kadın hem onunla hem değil çünkü öyle olması gerekiyor çünkü kadın öyle söylüyor çünkü hayat kabak tadı veriyor çünkü turkcellden nefret ediyor çünkü herşey bitsin ne olacaksa olsun diyemiyor çünkü hayatında hep bir açıklama gereksinimi duyuyor çünkü hayatını hep "çünkü"ler doldurmuş sanki çok gerekliymiş gibi...


bir farklılık olmalı ama ne...